Zor zamanlarda diplomat olmak
Bulgaristan’ın, Türklerin isimlerini zorla değiştirme, onları ata topraklarından sürme faaliyetinin en hızlı yıllarında Kemal Gür, Gümülcine Başkonsolosluğu’na atanır. Anlatıyor:
[1988] Eylül sonunda fiilen göreve başladıktan sonra da çok soydaş geldi Bulgaristan’ dan. Meselâ; Deliorman’dan çıkıyorlar, eski Yugoslavya üzerinden devam ediyorlar, Selanik’ e yakın hudut kapısından Yunanistan’ a giriyorlar, İskeçe’ye geliyorlar. İskeçeliler onları bırakmıyorlar bir türlü, 2 gün 3 gün; dertleşme, üst baş yıkama, ütüleme, çocuklarını giydirme, hediyeler alma derken alıp Başkonsolosluğa getiriyorlar “Bunlar geldi beya!” diye. Böyle sahneler... İnsana insan olduğunu hatırlatan acı tatlı sahneler...
Yaşlılarla mülâkat yapıyorsunuz;
- Beyamca adın nedir?
- Mustafa İbrahimov.
- Peki, bu Bulgarlar sana ne isim taktılar?
- Sana ne beya!
Amca o kadar hassas ki söylemek istemiyor, ağırına gidiyor “Sana ne beya!” diyor.
İNCİLİ KAFTAN
Genç bir Uluslararası İlişkiler uzmanı Muhammed Murat Aslan, Dış İşleri mensuplarının hatıralarını derlemiş. Zor Zamanlarda Diplomat Olmak (Maarif Mektepleri Yayınevi) yeni yayımlandı.
Murat Aslan, eseri derlerken, gözünün önüne sık sık Ömer Seyfettin’in Pembe İncili Kaftan hikâyesindeki Muhsin Çelebi’nin geldiğini söylüyor. Onun, devletine toz kondurmayan fedakâr gururunun. Aslan, “Muhsin Çelebiler hâlâ yaşıyor mu?” diye soruyor ve gururla, “Evet!” diyor. “Buradalar, aramızdalar!” Günümüz Muhsin Çelebilerinin en zor günlerdeki hatıralarını onların ağzından derlemiş. Kıbrıs Barış Harekâtı, PKK ve Asala terörü, Bosna, Somali, Filistin…
Ben birini, tanımak mutluluğuna erdiğim Büyükelçi Hasan Kemal Gür’ün Batı Trakya hatıralarını, özetleyeceğim. Yukarıya aldığım hikâye, bu hatıralardan bir parça. Bulgaristan Türklerinin göç yollarını, İskeçe Türklerinin onları kucaklayışını ve Mustafa Beyamca’nın Bulgarların ona zorla vermeye çalıştıkları isim sorulduğunda “Sana ne beya!” cevabındaki isyanı herkes duyamaz. Bu merak ve duygu için Muhsin Çelebi yüreğine sahip olmak gerekiyor.
KANUN ÖNÜNDE ELENLER EŞİT
Hatıraların kreşendo noktası, şüphesiz Dr. Sadık Ahmet’in milletvekilliğinin yasaklanması, yasaklama yetmezmiş gibi ağır cezada yargılanması. Mahkeme salonuna Af Örgütü, AİHM gibi kuruluşların gözlemcileri ve basın alınmazken başkonsolosumuz orada. Salonda sadece palikarya güruhu ve Kemal Gür var. Yunan Anayasa’sının o suç itirafı gibi maddesi, “Elenler kanun önünde eşittir.” hükmünün işleyişine şahitlik ediyor. Şahitlik etmekle kalmıyor, yasaklanan, dövülen basın mensuplarını konsoloslukta toplayıp başlarına geleni yazıp vermelerini sağlıyor.
Yunanistan’da “Etniki Tema”, yani “Millî Mesele” dendi mi kanun, kural, düzen buharlaşıveriyor ve ancak Elenler kanun önünde eşit. Elen değilseniz vay hâlinize!
Yunan vatandaşı Türk’sünüz. Yunanistan dışında pasaportunuzun süresi doluyor ve Yunan konsolosluğuna gidiyorsunuz. Cevap: Kusura bakma. Sen artık Yunan vatandaşı değilsin. Bu yolla binlerce Türk vatansız kalıyor.
GEJ BEYA
Batı Trakya Türkleri arasında yaygın tekrarlanan bir anekdotu aktarıyor Büyükelçi Gür:
“Andreas Papandreu (Pasok) zamanındaki Dış İşleri Bakanı Yannis Kapsis, yasak bölgede kalkmış Şahin kasabasına gitmiş. Şahin’in bugünkü adı Ehinos. Kapsis, Şahin’de, durup dururken din ve soy bağı tartışması açmış.” Yunan resmî tezini, Batı Trakya Türklerinin aslında Türkleştirilmiş ve zorla Müslümanlaştırılmış Elenler olduklarını anlatıyor. Şahinliler Kapsis’e şu cevabı vermiş:
“Biz kendimiz Türk ve Müslüman olduysak ne mutlu bize, Türkler bizi Türk ve Müslüman yaptılarsa sevabı onlara ait olacağından ne mutlu onlara… Kapsis bozulunca konuyu değiştirmiş, siz televizyon seyredemiyorsunuz, buraya yansıtıcı takalım da rahat rahat seyredin demiş ve hangi Yunan kanallarını alamıyorsunuz diye sormuş. Şahinlilerin buna cevabı da pek hoş. ‘Gej beya Yunan kanallarını, bizim derdimiz Türk kanalları! … Millî maç oluyor, gençler yüksek yerlere tırmanıyorlar bataryalı televizyon cihazlarıyla. Bu eziyettir!’ diye de ilâve etmişler. Dikkat isterim bu konuşmada bahse konu millî takım, Türk Millî Takımıdır.”
İNSAN HAKLARININ MENZİLİ
Henüz uydu televizyonu yok. Türk kanalları bizim Doğu Trakya’dan alınıyor. Etniki Tema gereği stratejik noktalara Türk kanallarına karşı karıştırıcılar, jammerler yerleştiriliyor. Bu işi bakınız hangi İnsan Hakları Savunucusu yapıyor: “Ezelebed dostumuz ve NATO müttefikimiz AFC ile Yunanistan anlaşmışlar, anten, ses ve görüntü taraması yapıyorlar, Türk televizyonu seyredilebiliyor mu seyredilemiyor mu, ne yapılıyor, ne ediliyor diye. Bütün o ‘jamming’ işini Almanlara ihale etmişler. Batı Trakya ağzıyla tam bir köpek dolabı.”
Büyükelçi Gür, sokak aralarında dolaşan, üstünde dönen antenler takılı araçları İkinci Dünya Harbi Gestapo filmlerinden hatırlayacaksınız diyor. Belli ki Türkler, Batı Trakya’da insan haklarının menziline girmiyor. On yıllardır girmiyor. Etniki Tema’nın 1960’lardaki hâlini Emine Işınsu’nun Azap Toprakları’nda da okuyabilirsiniz.
Başkonsolos Kemal Gür, Yunanistan görevinden bir şeref beratıyla döndü: Persona Non Grata – İstenmeyen Adam. Muhammed Murat Aslan ona, yaşayan Muhsin Çelebi diyecektir.
Not: Geçen Çarşamba, 24 Temmuz, hem Batı Trakya Türklerinin haklarını garanti eden Lozan Anlaşması’nın hem de Dr. Sadık Ahmet’in şüpheli ölümünün yıldönümüydü.















Sadık Ahmet'in ruhu şad mekanı cennet olsun. Rahmetli Işınsu'nun kitabını okuyalı 50 yıl olmuştur ama o eziyet sahneleri hiç aklımdan çıkmamıştır. Yatağımın içinde okurken nasıl ağladığımı bugünmüş gibi hatırlarım.Onun da ruhu şad mekanı cennet olsun.
Yanıtla (3) (0)GOREV ADAMI olmak başka bisey. ..en küçük görevden,, EN BUYUK görevlere kadar ,Bu yuce RUHLAR unutulmaz.....Yoksa herkes vazife alabilir agzi laf yapar ve sindirim,dolaşım sistemi ile vakit geçirir ha var ha yok. gelip,geçmiş kaybolmuş gitmiş dünyadan...
Yanıtla (2) (1)Bize, bizden olan gerek.....
Yanıtla (5) (0)İskender hocam kaleminize yüreğinize sağlık..Yunanistan'dan gelen öz be öz Türk soydaşlarımız zamanında çok acı çektiler..Türkiye de onlara kucak açtı Türk milleti olarak biz de sevgimizi şevfkatimizi gösterdik..Allahtan bugün soydaşlarımız öyle sıkıntılar yaşayıp ülkeye akın akın gelmiyorlar..12 milyonu ülkeye sokan RTE acaba ne derdi..bir beyanatında ;yüzbinlerce ne idüğü belirsiz yunsn Bulgar göçmeni sınırlardan girip ülkeyi işgal ettiler..çok acı ama ülkeyi bir türk düşmanı yönetiyor..
Yanıtla (7) (3)Hocam,hayranlık duyduğum bir yönleri daha var.
Yanıtla (2) (0)-Halik bilse ne olur bilmese ne olur? Malik biliyor ya,bana yeter demiş olmaları.
Bu diplomatların,kimi duvarlarda asılı boş çerçevede resim,isim yerine yıldız konulan adsızların,zor zaman insanlarının başardıkları için “ben yaptım” deyip öne çıkma arzusu,çabası içinde olmamaları,geride durmayı tercih etmeleri..
Onlara,Vatan uğruna yaptıkları ettiklerini yetiyor.
Bilinen,bilinmeyen hepsine Rahmet diliyor şükranlarımı sunuyorum.
Hocam ben de binlerce insanın bir gece aniden vatandaşlıktan çıkarıldığını, milletvekillerinin meclisten polis nezaretinde hapse gönderildiğini, bazi guruplara ait partilerinin onlarca kez kapatıldığı, bazı insanların sırf birisi istedi diye beraat ettikleri mahkemelerce ömür boyu hapse mahkum edildiği bir ülke biliyorum. Acaba siz böyle bir ülke duydunuz mu? Duydunuz ise onunla ilgili bir yazı yazabilir misiniz? Sırf adalet ve hakkaniyet adına.
Yanıtla (5) (5)Hocam "Keşke Yunan galip gelseydi" diyen "üstad" yanılmış mı? Yoksa "monşerler" ve Batı Trakya Türkleri Yunan'ın kıymetini anlayamamışlar mı?
Yanıtla (10) (1)Yunanlılara dışarıdan bakan da onları gayet kibar, medeni zanneder. Gücü ele geçirince nasıl da zalim oluverdiler.
Yanıtla (7) (1)Hürmetli Hocam, dimağınıza ve gönlünüze sağlık... 2002-2004 yılında İslamabat'da misyon şefimiz olarak maiyetinde çalışırken kendisinden çok şey öğrendiğim Sayın Büyükelçimin Batı Trakya hatıralarını çok güzel özetlemişsiniz. Var olun...
Yanıtla (11) (0)